Seçim dönemlerinde acı tablolar, başarıymış ve büyük bir işin altına atılmış imzaymış gibi önümüze geliyor…
Adayın fotoğrafının yanında, elinden tuttuğu yoksul ailenin resmi…
“Ailenin sorunlarını çözdük” başlığının altında….
Yoksul ailenin annesi…
Kucağında minik yoksul çocuk…
Hemen karşısında takım elbisesinin içinde, ailenin sıkıntısına çözüm bulmuş Belediye Başkanı adayı…
“Bir elin verdiğini öbür el görmez”
Bu şiar nerede kaldı?
Bu işin reklamının yapılmasını bir tarafa bıraktık!
Bir de gazetelere yayma telaşına düşüyorsunuz!
Yoksulun sorununa çare olduğunuzu anlatacaksınız, bunun çok sayıda şekli var!
Ama, bunlardan hiç biri o insanların fotoğraflarını gazetelere göndermenizi gerektirmiyor!
Pirim kazanmak için…
Oy uğruna insanların onurlarıyla oynamak insan olana yakışmaz…
Hiç kimsenin ekonomik yoksunluk içerisinde olan insanların fotoğraflarını kullanarak prim yapma gayreti içerisine girmeye hakkı yok!
Bunca yıl, düşünmediğiniz yoksullar şimdimi aklınıza düşüyor!
Yoksula yapılacak yardımın zamanı yada koltuk derdi olur mu?
Elinizde imkan varsa, gizlice kapının önüne aldığınız gıdayı bırakıp uzaklaşabilirsiniz…
Emin olun bu ruhsal anlamda size ilaç olacaktır!
Ama onları resmettirmek için yanınızda kameralı insanları taşıyıp, yardım ederken sırıtmanız çok sırıtıyor!
O kameralar olmasa, o hanelerin önünden hayatta geçmezsiniz…
***
Burs alan öğrencilerden internet adresime bir ileti geldi..
Kemer Belediyesi, bu iddiaya göre öğrencilerin Ocak ayı ve Şubat bursunun ödemelerini yapmamış..
Bu nedenle bazı öğrenciler yurt paralarını ödeyememişler…
Bu paraların kısa sürede yatırılmasını istediklerini belirtmişler…
Bu ricayı, Kemer Belediyesi’nin ilgili kademelerine iletiyorum…
***
Dün, kolları ve bacakları olmayan, buna rağmen yaşama olan tutkusunun örnek olması amacıyla öğrencilere konferans veren bir insanın izleyenlerde duygu patlaması yapan görüntüleri geldi..
Konferansın sonunda Nick kendini yere bırakıyor…
Başının yardımı ile yerden tek başına kalkmaya çalışıyor…
Ve şunları söylüyor;
“Her insan hayatta zaman zaman bu derece umutsuz olduğu zannedilen durumlara düşebilir; Hatta tekrar ayağa kalkabilmek için her türlü imkan ve enstrümandan yoksun da kalabilir…”
Şimdi sizlere soruyorum diyor:
“Ben 100 kere tekrar ayağa kalkmayı denesem ve 100’ünde de başarısızlığa uğrasam, tekrar ayağa kalkabilme konusunda tüm umutlarımı yitirmeye hakkım veya şansım var mı?”
“Yani artık sizce 101. Seferi hiç denemeyi dahi düşünmemeli miyim? Maalesef benim öyle bir şansım yok; yaşamımı devam ettirebilmek için ne yapıp edip tekrar ayağa dikilmek zorundayım! Ne yapıp edip kendime ayağa kalkmak için bir destek noktası hayal etmek bunu YARATMAK zorundayım… İşte şimdi yapacağım gibi…” diyor ve alkışlar eşliğinde başının yardımı ile doğruluyor…
Yaşamak bir savaş…
Ayakta kalkma savaşı…
Defalarca düşsende, yeniden ayağa kalkabileceğin imkanı her zaman yaratabilirsin!
Yeter ki, o azim ve istek yüreğinizden hiçbir zaman eksik olmasın…
Bahsettiğim görüntünün internet üzerindeki kısa yolu…imkanınız varsa mutlaka izleyin; (http://www.maniacworld.com/are-you-going-to-finish-strong.html)
Sözün bittiği yer
“İnsanın iyiyle kötüyü ayırt edebilmesi onun diğer yaratıklara olan zihinsel mükemmelliğini ispatlar; ama kötülük yapması da yapmayan diğer hayvanlara karşı olan ahlaki geriliğinin ispatıdır. – Mark Twain”
10 Ocak 2009