Şimdi, sağanaklar altında ıslanarak yorgunluğa ıslak bir çehre kazandırmak…
Şimdi, yüreğin atar damarlarında bir kan pıhtısının yalnızlığını gözlemek…
Bilmezlerde yapılan yolculuklar için bilet kesmek, özlem duraklarına…
Bir yaşamı bulmak…
Küçük bir yaşamı, yüreği biz kokan…
“Hoş geldin” diyebilmeyi beklemek, güzelliği hissederek derinlerde…
Aşk içinde…
Sevinçle…
Heyecanla beklemek!
Dur durak bilmeyen hisleri bir tarafta bırakıp, dünü yaşamaya devam etmeyi öğrenmek…
Çok güç!
Çok zor…
“Seni seviyorum” diyebilmek için aylarca beklemek!
Her saniye şükrederek Yaradan’a!
Ayakların yere basmadan dolaşmak bu eşsiz kentte…
Beydağlarına çift yürekli bakmak!
Tahtalı’nın zirvesinden bir avuç kar alıp suyunu içmek!
Uçmak yani…
Bu etkileyici histen yapılan kanatları takıp sırtına, uçmak!..
“Gerisi yalan” demeyi düşünebileceğini, düşünmek!
Her şeyin yalan olduğunu…
Seni seviyorum…
Yüce rabbime dualar ederek bekliyorum!
Gel…
Ne geç, ne de çok erken…
Zamanında gel!
Küçücük avuçlarını, minicik ayaklarını, bekliyorum özlemle…
Seni bekliyorum…
Dualar ederek..
Gel…
Kızım…
Elifim…
Zamanında..
Ne erken..
Ne de geç…
20 Temmuz 2007