Sanayi kavşağını, şimdilerde “Ölüm kavşağını” en çok kullanan bizleriz..
Her gün o kavşaktan biz geçiyoruz…
Sen geçiyorsun!
Kardeşin, ailen, yakınların, dostların, tanıdık ve bildik insanlar…
Bu küçücük ilçede yüzüne aşina olduğumuz bizler!
Bugüne kadar o kavşakta da hep bizden birileri yitip gitti…
İnsan canının bizi sizi olmaz ama o yolda yatan bildik insanlar olunca yürek daha çok yanıyor!
Bugüne kadar kavşakta yitirdiklerimiz…
11 Ağustos’ta Havva Anatürk, Sabri Anatürk, Dr. Fuat Parlak
25 Kasım’da Cengiz Korkmaz
Ve bayramın birinci günü yeni bir acı saplandı içimize…
Bir can daha yi
Tip gitti o kavşakta…
Halil Erol…
Onlar; anne, baba, kardeş…
İçimizden birileri…
Halil’in ağabeyi Kahraman’ın yanan yüreği bizim yüreğimiz…
Ve o kavşak en fazla bizim sorunumuz!
Bayramın ilk günü kaza haberini alanlar, yada bundan sonra alacaklar, yüreklerinde şimşek gibi bir sancı ile acaba kim? Sorusunu zihinlerine hançer saplar gibi saplayarak düşünecek!
Kim?
Yine bizden biri…
Bu sorunun aciliyeti ve ehemmiyeti tüm meselelerin önüne geçmiş durumda!
Kemer’de öncelik kavşak!
Ölüm kavşağı!
Daha dün yazdık bu kavşağı!
Daha dün ağladık o kavşakta!
Daha dün cenaze kaldırdık!
Daha dün içimiz yandı!
Şimdi aynı kavşak!
Aynı göz yaşları!
Aynı isyan!
Beklenen nedir?
Anlamak mümkün değil!
Kavşağın asfaltına daha ne kadar göz yaşı gömülecek?
Karayolları mı?
GATAB’mı?
Belediye mi?
Kim ne yapacaksa elini çabuk tutmalı!
Başka canların yanmaması, başka yuvaların içine ateş düşmemesi için!
23 Aralık 2007