Doğanın inancı ve bu inanç içerisinde yakaladığı muhteşem ahengi düşünülünce herşeye bambaşka bir pencereden bakıyor insan…
Sonra o en büyük soru geliyor; “Doğa turizme inanıyor… Peki ya siz?”
Turizmin temelidir doğa…
Tabiatın dokusu, denizin baktıkça ferahlatan yapısı, tarihin mistik bir ışık gibi kaplayışı her yanı…
Tabiat vardı önce…
Biz sonracılar, yaptık üzerine ne yaptıysak…
Her sonranın içinde bir insan eli vardı…
Önce doğa vardı, sonra insan…
“Herşey aynı nefesten alır, hayvanlar, insanlar, ağaçlar… Hayvanlar olmazsa insanlar ne yapar? Tüm hayvanlar gitse insanların ruhu büyük bir yalnızlığa boğulur; insanlar yalnızlıktan ölür” diyor Kızılderili reisi Seattle…
İlkbahar yaklaştıkça kıyıya çıkan carettaları düşünün…
Güvenli sularından, yine çok güvendikleri sahillere yumurtalarını bırakırken, tabiatın dengesine olan inançları çıkıyor ön plana…
Yumurtalarını kırıp dışarı çıkan binlerce caretta yavrusu, denize koşmalı özgürce…
Lakin bizler girmedik mi araya?
Tesis yapımı için katledilen ağaçlar…
Onlar vardı önce…
Biz çıkageldik sonra…
Adına turizm dediğimiz bir sektörle…
Altın bulunmuştu Kemer’de…
Bu bir madendi..
Kazdıkça yatırım imkanı doğacaktı…
Hiç durmadan kazdık!
Önce ağaçları daha sonra sahilleri kuşattık…
Tarihe ışık tutan topraklara temel attık…
Sığamadık…
Derelerin özgürce aktığı yatakların üzerine binalar diktik..
Bitmiyordu insan hırsı…
Yok etmek ve tahrip etmek namına daha fazla şeyler yapılmalıydı…
Yollar duble olmalı, tesisler ormana doğru hızla ilerlemeliydi…
Oysa sektör orman için vardı.
Tabiat ve tarih için vardı.
Bu bir tecavüzdü…
Açık ve aleni bir tecavüz…
Doğanın bizlere bahşettiği turizmi değerlendirerek, doğayı korumak yerine doğaya açıkça ihanet ediyorduk.
Yani tavuk altın yumurtluyordu.
Bizse o tavuğa yıllardır bakıp, “Kızartması mı? yoksa haşlaması mı iyi olur?” diye sorduk!
Sormaya da devam ediyoruz…
O tavuğu fırına süren turizm kentlerinin haline bakıp örnek almak niye?
Bindiğimiz dalı kesmenin nedeni nedir?
Hırs…
Hükümet turizm arazilerine göz atmalı!
Rantın hakim olduğu bu arazilerde metrekareler çok büyük paralarla satılırken, turizmin en büyük getiri kaynağı tabiat, bir kenara bırakılmamalı…
İnsanları çılgına çeviren şey bu günün deneyimi değil, dün olan birşey için pişmanlık duymak ve yarının getireceklerinden korku duymaktır.
10 Ocak 2005 – Saffet Yenigün