İki gündür Televizyonlarda ve gazetelerde 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’u izliyoruz…
Her yer sular altında…
Biz bu manzaralara alışkınız…
Kemer’de bilindiği gibi Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi…
Turizmin parlayan yıldızı!
Bu hale gelebilmek için ise…
Dere yataklarını kapatmak!
Bataklıkları kurutmak!
Doğayı katletmek gerekiyor…
Doğaya uymayıp, doğayı kendilerine uydurmaya çalışanlarsa yüzyıllardır, doğanın bu hırçınlığı ile karşı karşıya!
Tarihten ders almak!
Yada alamamak diye buna deniyor!
Oysa bizim bu durum umurumuzda bile değil!
Bu kadar kilometre mesafeden film gibi izleniyor o dehşet saniyeleri…
Bizde çok uzak değiliz bu duruma…
Bakın Kiriş’le Çamyuva arasından geçen dere yatağına…
Tahribat devam ediyor…
2003’ü çabuk unuttuk!
Unutkan bir millet olduğumuz tüm dünyanın dilinde…
Çabuk unuttuğumuz o yaşananların sonuçları değil…
Yaşadıklarımıza neden olanlar!
Ağva deresinin içinden trafik devam ediyor!
Arabalar en fazla o dere yatağının içinden geçen yolu kullanıyor…
Dün o yoldan sele kapılan arabaları unuttuk mu?
Göynük ve Beldibi arasındaki dere yatağı da aynı durumda…
Kaynından gelen o dere yatağında da araba sel suyuna kapılmadı mı?
Ağva deresinin suyu, o dere tahrip edildiği için taşmadı mı?
Taştı!
Peki ya değişiklik var mı?
Yok!
Dünden ders çıkarıp dere yatağı ile ilgili önlem alınmış mı?
Set yapılmış!
Yeterli mi?
Bu kış hava böyle giderse görüp öğreneceğiz…
Sözün bittiği yer
“İnsanoğlu doğanın bir parçası olduğunu kabul ettiği gün, daha iyi bir çevreye sahip olacağız. Doğa, kirleteni asla affetmez (Prof. Kriton Curi)”
09 Eylül 2009