“Kemer’de altyapı kaldırmaz… 25 bin yatak kapasitesini aşmayın…”
Bu sözler dönemin dünya bankası yetkililerine ait…
80’li yılların hemen başında Türkiye’nin ilk planlı turizm kenti olarak gündeme gelen Kemer ilçesi için bu önemli meseleye işaret edilmişti…
Şimdi yatak sayısı 100 binlerde seyreden Kemer’de altyapı sorunları bir-bir açığa çıkmaya başladı!
Esasen en önemlisi ise “İçme suyu”
Kısa bir süre sonra Kemer, dünyanın bir çok yerinde patlak veren bu büyük sorunla yüzyüze gelmeye başlayacak..
Hazırlanan proje var mı?
“Yok!”
İçme suyu için adımların atılmadığı, projelerin tartışılıp ele alınmadığı her gün, ilçemiz adına ciddi bir kayıp!
Altyapı yatırımlarını ele alması gereken GATAB nelerle meşgul bilmiyorum ama bu mesele bana kaplumbağaların hikayesini anımsatıyor;
“Bir zaman gelmiş ve kaplumbağalar ülkesinde su tükenmiş. Ne yapalım diye düşünürken aralarında en yaşlı, en bilgin olanı (şirin baba gibi) demiş ki: “Şu dağı görüyor musunuz? O dağın arkasında büyük bir göl var.”
Ama koca dağı hepsi birden aşamazlar.
Aralarında çok yaşlı olanlar da var.
Bunun üzerine oraya gidip su getirmeleri için en genç 2 kaplumbağa seçilmiş.
Genç kaplumbağalar 25 yıl sonra göle ulaşmışlar.
Ancak çıkmışlar dağı. (Hem nasıl olsa uzun yıllar yaşıyorlar)
Ve o anda fark etmişler ki, suyu alıp götürmek için yanlarına kap almayı unutmuşlar. Kaplumbağalardan biri;
“Eee napacağız şimdi? Birimizin gidip kap alması lazım. Diğerimiz de burada beklesin ki kimse gelip içmesin sudan!”
“En iyisi sen git!” demiş ötekisi…
“Olmaz. Ben gidersem sen ya suyu içersen? O zaman köy susuz kalır ve hepimiz ölürüz susuzluktan!”
“Yok valla bak yemin ederim ağzımı sürmeyeceğim. En iyisi git al gel kabı, ben bekleyeceğim. Söz veriyorum.”
Bunun üzerine diğer kaplumbağa yola çıkmış.
Orada kalan da beklemeye başlamış.
Aradan 30 yıl geçmiş.
50 yıl.
60 yıl.
Sonunda bekleyen kaplumbağa, içinden “Bu böyle olmayacak” demiş.
“Galiba gelmeyecek bu… Köydekiler de öldü herhalde susuzluktan… En iyisi ben biraz su içeyim de bari ben hayatta kalayım. Kaplumbağaların soyu devam etsin.”
Tam eğmiş kafasını göle doğru bir yudum alacakken çalıların arkasından bir ses duyulmuş:
“Bak böyle yaparsan gitmem ama!”
Sözün bittiği yer
“İnsanın, yalnız gerçeğin ne olduğunu bilmesi yeterli değildir; Doğruyu istemesi ve yapması da gereklidir. (Goethe)”
27 Aralık 2006