Bazen düşünmek değil midir yaşam, senin dışında yaşanan gelişmeleri..
Kaldırımın kenarında, sağanak yağmur altında çaresiz, başı iki elinin arasında düşünen yalnız çocuğu..
Annesinin her gün sabah-akşam okula getirip götürdüğü, kocaman gözlerinde yaşama azminin ilk harfleri beliren özürlü çocuğu..
Düşünmek gerek, değil mi dostum?..
Senden daha zor durumda olan yoksulu, düşmüşü, beterin beteri var sözünü damarlarına kazıyan kaderine yenilmiş yüzleri…
Öyküsü karanlığa yenik olsa da parmakları ile yaşayan amayı..
Bu erdemi kazandırmak gerekmez mi (en azından düşünerek) benliğe..
Evin ve ailenin dışında yaşananlara kulak vermekle başlar toplumsal sorumluluklar…
Sonra, iletişim araçlarını kullanarak uzak ülkelerde ezilen, her gün ölümle burun buruna yaşayan halkları düşünmeye başlar ve evrensel olan toplumsal sorumluluklardan bir hırka edinmiş olursun kendine…
Erdemin halkaları bir-bir geçer boynuna..
Ağır bir yükü taşımaya başlarsın her dakika…
Gören gözlerin ve beyninin tüm emirlerine itirazsız boyun eğen el ve ayakların için kesintisiz şükürler edersin Yaradan’a…
Hay’dan gelenin Hu’ya gideceğine emin olur fikir ile zikrin..
Kefenin cebi olmadığına kanaat getirir paylaşımcılığa soyunursun!
Tok olan miden aç olan komşun için acı çekmeye başlar!
Yediğin bir tas çorbanın yarısını koparıp götüresin gelir…
Dedim ya, dostum…
Önce düşünerek başlarsın toplumsal sorumluluğa..
Sonra, düşüncelerini hayata geçirme kararları alırsın…
Toplum gönüllüsü olursun…
Artan her bir kuruşunu bölüşmeye başlarsın!
Kaldırımda hıçkırıklarla ağlayan adamın omzuna elini koyarsın!
Düşüncelerin teslim almıştır seni..
Sormadan edemezsin; “Kardeşim neyin var? Neden hiç durmadan ağlıyorsun”
Eve götürecek ekmeği alamamıştır belki!
Cebine gizlice senin ekmek paranı koyarsın!
Hanımına evdeki undan ekmek yapmasını söylersin!
Bugün sen eve ekmek götürememişsindir ama yine de yaptığın iyiliğin mükafatı ile nur damlalarından biri dökülmüştür kalbine…
İdrak etmeye başlarsın sonra…
İyilik eden iyilik bulur!
Bizim soyumuzun erdemi budur arkadaş!
Anadolumda hala kapısı açık evler vardır!
Yolcuyu aç bırakmayan nurlu yüzler…
Bu erdemin damlaları neden yeteri kadar akmıyor bu kentte?
Düşünsene dostum!
Cevabı çok iyi biliyorsun;
Önce, bu adımı sen atmadığın için!
Yüreğimden gelenleri döktüm bugün kağıda…
Öyle ya, Kemer’in sorunlarını yazacak çok zamanımız oluyor nasılsa..
Sözün bittiği yer
”Kusurların en büyüğü, insanın tüm kusurlarından habersiz olmasıdır”
15 Aralık 2006