Geçtiğimiz hafta sonu yayınlanan köşe yazımda “Kuzdere Köyü Gedelme mahallesindeki meyve ağaçları susuzluktan kuruma tehlikesi ile karşı kaşıya” başlığı ile “Bir gurup Gedelme köylüsü” imzasını taşıyan bir iletiye yer vermiştim…
Bir gurup Gedelmeli imzası ile gönderilen bu yazıda vatandaşlar sulama suyunun borusunun bazı vatandaşlarca tahrip edildiği iddiasında bulunuluyordu…
Geçtiğimiz gün bir okurumdan konuyla ilgili bir ileti aldım noktasına virgülüne karışmadan sizlerle paylaşıyorum;
“Merhabalar Saffet bey…
Bu bir grup Gedelme sakinleri bu zamana kadar neredelermiş. Bu olay daha yeni olmadı ki; neredeyse yaz sezonundan önce olan bir olay. (yaylada sulama sezonu bitti gibi bir şey)
Yani su alma, boru delme olayı.
Bildiğim kadarıyla bu borulardan su almayan kalmadı gibi bir şey. Orada öyle bir felsefe vardır ki ; birisi yada birileri bir şey yaptığı zaman (kötü yönden, iyi yönden tarafta kimse yok tabi ki) başkaları da aynı şeyi yapmak zorunda sanki.
Birileri su borusunu delip su aldı diye fazla ihtiyacı olmadığı halde başkası boru delip su aldı diye yüzlerce metre boru alıp döşeyenler var.
Neden bu grup sizce bu olay başladığı zaman değil de şimdi böyle şeylere başvuruyorlar. Anlamak zor tabi ki. Misal, bu boru delme olayı olduğu zaman devletin malını seven ve koruyan bu vatandaşlarımız olaylar olmaya başladığı zaman gidip savcılığa başvursalarmış. Devletin malına zarar veriliyor diye. Acaba neden yapmadılar ki kendilerine sormak lazım düşüncesindeyim.
Duyduğum kadarıyla o bölgede GATAB’ın bir çalışması varmış, isterseniz GATAB’a da sorabilirsiniz. Aslında bu işle bence Kemer Sulama Birliğinin ilgilenmesi gerekir (onlarında tabiki ne kadar çalıştıkları ortada ) Sahil kesiminde olduğu gibi su işini takip eden birilerini (civar) görevlendirebilir. Sebzeliklerin kurumadığı bir yerde meyve ağaçları nasıl kurur anlamak zor bir olay. Sizlere kolay gelsin. ALLAH kolaylık versin”
***
Bizi internet sitemizden takip eden, “Zerde Yemek Yönetim Kurulu Başkanı Laborant Belgin Karabulut”un dün kaleme aldığım köşe yazımla ilgili yorumuna da yer vermek istiyorum….
Çünkü, aynı düşünceye dün bir sohbet sırasında da şahit oldum;
“Hayırlı Ramazanlar diliyorum..Her zaman olduğu gibi İstanbul’dan Kemer’i sizin kaleminizle takip ediyorum..Bir kaç farklı konuya değinmişsiniz..Yine başarılı ve keyif alarak okudum..Yalnız, turizm ile ilgili noktalarınız dikkatimi çekti..O kadar kötümü kış ayı yada anlattığınız gibi dönüm noktası mı var?.Üzüldüm..Acil çözümler üretilmeli bunun için yorumlar yapılmalı..Kemer ve bulunduğunuz bölge ülke ekonomisine yaz aylarında yön veriyor..Basında bu yaz %100 doluluklardan bahsedilmişti..Kullandığınız “kriz” kelimesi şaşırttı beni.” Yorumunuza ve ilginize teşekkür ediyorum…
Dün Alanya’dan Kemer’e bir iş anlaşması için gelen arkadaşla esnaf içinden dostlarında bulunduğu iftar sonrası çay sohbetinde tanıştık!
Kemer’in durumunun Alanya’ya göre çok iyi olduğunu…
Alanya’da bir çok esnafın kış sezonunda işyerlerini kapatmayı planladıklarını aktardı!
Onun ilk defa geldiği Kemer, gözünde Akdeniz çanağının Paris’i…
Kaliteli turistlerin geldiği, esnafının ve turizmcisinin mutlu olduğu şirin ve önemli bir tatil kenti…
Şirin ve önemli bir tatil kenti olduğunda hemfikirdik!
Fakat şu “Kaliteli turistlerin geldiği, esnafının ve turizmcisinin mutlu olduğu” kısmında tamamen birbirimizden ayrıldık!
Bu yazıyı okuyan turizmcilerin de ortak olacağı düşünceleri aktardık esnaf arkadaşlarla birlikte Alanya’dan gelen dosta…
Belgin Karabulut hanımefendinin de altını çizdiği gibi… Maalesef, Davulun sesi uzaklara güzel ulaşıyor!
Uzakları bırakın Alanya gibi çevre ilçelerde yaşayan turizmciler arasında da Kemer sürekli örnek gösterilen turizm kentleri arasında…
Bu arada biz de onlarla kendimizi kıyaslamaya devam ediyoruz!
Belgin hanım, Türkiye’de ekonomiyi sırtlamaya başlayan sektörlerin bir süre sonra ne durumlara düştüğüne sizler de tanıklık ediyorsunuz…
İnşaat, tekstil, tarım ve hayvancılık…
Tüm bu sektörler çeşitli dönemlerde Türk ekonomisini bir lokomotif gibi sırtlarken, nedenine siz istikrarsızlık deyin yada çeşitli komplo teorileri ile süsleyin…
Her zaman sekteye uğratılmıştır…
Turizm sektörü içinde benzer kelimeleri sıralamak mümkün…
Maalesef hiçbir sektörle ilgili stratejik hedefleri olmayan siyasi iktidarlarla birlikte akan sistem…
Özellikle bazı dönemlerde bu sektörlere ağır darbelerin inmesine seyirci kalmıştır!
Bugün turizm sektörü de aynı durumda!..
Geçtiğimiz gün röportaj yaptığım Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, turizm stratejik planlamasının bir aya kadar tamamlanacağını ifade etmişti!
Ancak, bu strateji de fazlasıyla geç kalındığı açık!
Sektöre yön veren idari anlayış, 10 yıl öncesine kadar ekonomide lokomotif olmaya başlayan bu sektörün ekonomiye daha fazla destek sağlaması düşüncesi ile Kemer gibi daha bakir turizm kentlerinde çok sayıda yeri turizm alanı ilan ettiler!
Dolayısıyla hiç durmadan, mantar gibi, her yerden beş yıldızlı oteller türemeye başladı ve türemeye de devam ediyor!
Bu durum beraberinde son derece ciddi alt yapı sorunlarını getirmesinin yanında sahilleri dev betonlarla kaplı Çin setlerine dönüştürdü…
Kısaca ifade etmek gerekirse şimdi bu beton kentlerde yer alan on binler, hatta yüz binlerce yatağı turistle doldurabilmek için ilginç yöntemlere başvuruldu…
Turizmde rekabet halinde bulunulan ülkelerle yarışabilmek için özellikle Akdeniz çanağında ki tüm oteller Her Şey Dahil ürününü pazarlamaya başladılar….
Bu anlamda başarı da sağlanmış oldu!
Bu başarı özellikle 2002 -2003 ve 2004 yıllarında tabiri caiz ise “kelle sayımı” turist girişleri ile aktarıldı!
Ancak bu ürün, yüksek fiyat ve üstün kalite ile birlikte sunulursa hem kent hem de tesisler için anlam ifade edebilirdi…
Ne yazık ki, artan otel sayıları arasında yaşanan rekabet tur operatörlerinin fiyat kırma politikaları ile birleşince ortaya hoş olmayan bir manzara çıktı!
Neticede yok paraya tatile gelen bir yabancı turist kitlesi kapladı her yeri!
Beraberinde kalite de tepetaklak oldu!
Şimdi bu bunalım ortamından çıkmak için yöntemler geliştirilmesi bekleniyor!
Ancak, biliyorsunuz sektörün bu yöntemleri geliştirmesini bekledikleri sorumlu şahıslar günün büyük bölümünü uyuyarak geçiriyor!
Dahası hala oteller yapılmaya, turizm alanları yaratmaya devam ediyorlar!
Netice ortada!..
Bir dönem lokomotif olan turizm sektörü şimdi bir yelkenli gibi..
Rüzgar nasıl eserse öyle gidiyor!
Saffet Yenigün 25 Eylül 2006