Geçen yıl tam da bugün..
29 Nisan 2008 tarihinde Kemer Kaymakamımız Seddar Yavuz, Belediye Başkanı ve Emniyet Müdürü ile birlikte çarşıyı gezip esnafa üzerinde uyarıların yer aldığı kartlar dağıtmışlardı..
O karttan bugüne çok şey değişmedi…
Aynı sorunlar, aynı kavgalar var Kemer’de…
Laf atma kavgaları..
Yol kesen hanutçu meselesi…
Çaresi olmayan bulaşıcı hastalık gibi Kemer’i yakalamış durumda…
“Kemer’in çözülemeyen sorunlar toplantısı” gibi her yıl aynı konuları tartışıp, sanki aynı kumaşa işleme yapıyoruz!
Kesin olan, bu sorunun anonslarla yada “Uyarı kartları” ile ortadan kalkmadığı…
Alınacak önlemlerin caydırıcı, kesilen cezaların yıldırıcı olması lazım!
Burada iş yine Belediye’ye düşüyor…
Geçen yıl, bu kartların dağıtılmasının ardından, Belediye Meclisi’nde aynı konu tartışmalara neden olmuş…
Kemer Kaymakamı Seddar Yavuz’un önerdiği yaptırımlar, seçimsel endişeler arasında, rafa kaldırılmıştı…
Seçim bitti…
Geçim derdi ile birlikte aynı sorunlar uzanıyor idarecilerin önüne…
Antalya Valiliği de, Kemer Kaymakamlığı da…
Yani Devlet bu konuda uygulanacak her türlü caydırıcı yaptırımın yanında…
Top, Belediye Başkanlarının önünde….
Artık, “Önce uyaralım” dönemi bir tarafa bırakılmalı….
Bırakın turistin önünü kesip, insanları zorla dükkana sokmaya çalışanları…
Ellerinde broşürlerle arabaların önüne atlayan tipler var!
“Seni uyardım” demek…
Yada sarı kart göstermek..
Bu sürekliliği olan faullü davranışlar için artık havada kalacaktır…
Yalnızca kendilerinin değil, Kemer’in ve tabii ki, Türkiye’nin vizyonuna, turizm sektörüne balta vuran bu tipler için artık, yaptırım bekliyoruz…
***
Aristoteles’in öğrencilerinden Theophrastos’a “Sinsi”nin tarifini yapmasını istemişler…
Theophrastos çok güzel aktarmış; “Aslında genel olarak alındığında, sinsilik söz ve eylemlerde alttan almak diye düşünülse gerek.
Ama sinsi insan öyle bir adamdır ki, düşmanlarıyla karşılaştığında nefretini gizleyip onlarla sohbete dalar.
Arkalarından kuyu kazdığı kimselerle yüz yüze geldiğinde onları över.
Kötü duruma düştüklerinde onlarla birlikte üzülür; hakkında kötü konuşanları bağışlar ve hakkında söylenen şeylere kızmaz.
Haksızlığa uğradıkları için öfkeden köpüren kimselerle sakin-sakin konuşur. Kendisiyle hemen görüşmek isteyenlere sonra gelmelerini söyler. Yaptığı işlerin hiçbirini açıklamaz.. Karar aşamasında olduğunu söyler. Bir şey duyunca duymadığını, gördüğü halde görmediğini, konuştuğu halde onu anımsamadığını, bazen araştıracağını, bazen bilmediğini, bazen şaştığını, bazen zaten kendisinin de böyle düşündüğünü söyler”
Kaç kişi var çevreniz de bu tabire uyan?
Çok mu?
….
Sözün bittiği yer
“Ebleh bir zihninle bilgisayara dokunmak… Sinsi planları harflere döküp insanlara çakallık yapmak, bazıları için ne kadar da basit…”
28 Nisan 2009