Vatan sevgisinin kuşatması doğaldır insanı..
Hepimiz eminim, birbirimizden daha çok severiz ülkemizi…
Bu konuda yarışırız da!
Ben senden, sen benden bir başkası da bizden daha çok sevdiği konusunda iddialıdır!
Bu iddia olmalıdır da…
Ve ülkemizin durumunu yere göğe sığdıramayız kimi zaman!
“Avrupa’da ne oluyor?” Nidalarımız meşhurdur!
Biz herkesten ileriyizdir..
Geri kalanlar solda sıfır!
Ama şak diye elektrikler gider…
Mum ararız…
Mum ticareti devam etsin diye değil!
Kesilir işte bu muhteşem ülkede elektrikler…
Üçüncü dünya ülkelerinde olduğu gibi..
Karanlıkta bekleşmeyi, olağan karşılarız!
Sularımız kesilir…
Elde sabun, isyan ederiz içimizden!
En kötüsü ağzımızı bozarız ayna karşısında!
“Yine gitti! Ama gelir şimdi…”
Üç-beş-on saat…
Bekleriz…
Arada, kimimiz telefon açarız GATAB’a…
Ama bekleriz…
Doğal bekleyişlerimizden, aş bekler, susuzluk bekler, biz bekleriz…
Oysa en pahalı elektriği halkımız kullanmaktadır…
En pahalı suyu Kemer’in kullandığı gibi..
Her yer kazılır…
Ama devamlı!
Sazcının akort ayarı gibi dinine yandığımın yolları devamlı eşilir…
Hatta evlatlarımız düşer belediye çukurlarına…
İsyanımız içten içe eritir bizi..
Yollarda arabalar tarumar olur!
Taşlardan camlar patlar!
Dolmuşlarda balık istifi eziyetler çekilir…
Kuyruklarda ömür tükenir…
Sesi çıkana, “Sus kardeşim! Zaten canımız sıkkın!” denir…
Melek gibiyizdir…
Sessiz…
Suskun!
Çare aradığın her yerde bakışlar keskinleşir!
“Karıştırma bu işleri” bakışıdır bu!
Başın önde, sessiz olmalısın!
İsyanını ağırbaşlılıkla içine atmalısın!
Yoksa en alttan en üste kadar azar işitirsin!
Sen de evde hanıma, çocuğa….
Sonra evde şiddet haberleri yankılanır!
Şiddetini eve hapseder halkım!
Cebinde para yoktur ama hükümet, halkın fakirlik sınırından kurutulduğunu söyler!
“Enflasyon canavarını bitirdik” der…
Cebinde parası yoktur!
Ama sevinir halkım!
”Birilerinin cebine para girmiş” diye…
Dünyanın en hoş görülü ülkesi…
Sessiz sedasız insanları ile, benim güzel ülkem şehit verir hala!
O Şehit cenazelerinde canlarına, yüreklerine ağlar!
Elektrik, ekmek vs. zamlara içerler!
Elektriği, suyu kesilir…
Susar…
Bu suskunluk hasta eder bazılarını!
Hasta!
Onlar hastadır!
Fındıkları kamyondan yollara boşaltır!
Para kasasını Başbakanlığın önüne fırlatır!
İsyanını dışa vuranlar sonunda nezarette sabahlatılır!
Delinin yaptığına bak derler!
Deli-Hasta!
Oysa, önce birbirimize bakalım!
Ülke sevgisi, vatan millet sevgisi, sözlerden dökülen milliyetçilik nidalarıyla mı oluyor?
En kral milliyetçi, vatanını sevdiğini en güzel şekilde söyleyen mi?
Bunca yokluğa, bunca çileli, isyanlık olaya rağmen…
Her yeri satılsa da…
Her yerinde ithal ürün damgaları olsa da…
Tamamen Türk malı ürünler, Türk isimlerinden oluşan dükkanları olmasa da, dini imanı para olanlar, soysa da…
Sessiz kalabilmek!
Susmak!
İçine gömmek acıları, isyanı!
Ve kendimizi kıyaslamak Avrupayla…
Elimizde mumla!
Zor olanı başarmak değil mi?
…
Sözün bittiği yer
“Ben haklarını çiğnediğim herkesden aşağılığım. İnsanlar ırk veya renk gibi tesadüfi sebeplerle üstün olmazlar. En iyi kalbi, en iyi beyni olanlar üstündür. Üstün insan yerdekine eğilerek ayakta durur ve onu kaldırarak yükselir. – Robert Ingersoll”
18 Eylül 2008