Aslında, GATAB’ta temsil edilecek turizmcilerin seçiminin yapıldığı otele girdiğimizde her şey son derece normaldi..
Bölgemizde bulunan çok sayıda turistik tesisin yatırımcısı ve yöneticileri, Orange County Otel’in toplantı salonunun girişinde bulunan müracaat noktasında toplanmış, demokrasinin gereğini yerine getirme telaşındaydılar…
Hatta, bu kadar çok sayıda turizmcinin GATAB konusunda daha hassas olmaları ve toplantıya geniş bir katılımla iştirak da bulunmaları sevindiriciydi. Bundan önceki seçime çok az turizmci katılabilmişti..
Girişte bulunan deski görüntüledikten sonra, toplantının yapıldığı salona yöneldim. İçeri girmek üzereyken (Burası çok önemli. “Şartlanma” önemli bir olaydır… Önemli bir dürtüdür) kapının girişinde bulunan “görevli” olduğunu öğrendiğim zat bana “Yaka kartınız nerede?” diye sordu.
Bir yakama bir de bu zatı muhtereme baktım. Bir bodyguard havası ile duran bu asık suratlı adamın “Yaka kartı” sorgusunu anlayamadım…
– Ne yaka kartı? dedim… (İçeride bulunan diğer gazetecilere baktım. Yaka kartı diye bir şey yoktu) Gazeteci olduğumu söyledim.
– Yaka kartın olmadan içeri giremezsin! dedi…
– Bize değil, yaka kartını turizmcilere veriyorlar.. Bize yaka kartı vermediler. dedim.
– Giremezsin! dedi.
Olaylar böyle başladı…
İçeride başka gazeteciler var. Hiç birinde yaka kartı yok. Ben yaka kartım olmadığı gerekçesi ile içeri alınmıyorum. Burada bir art niyet yok mu? Diyelim ki yok!
Bu sırada arkamda durduğunu konuşmaya başlayınca öğrendiğim Kemer Belediye Başkanı Mustafa Gül, “Sen kimsin de içeriye adam almıyorsun?” diye görevliye sordu.
Doğrusu aynı “Soru” benim de aklımdan geçmişti..
“GATAB görevlisiyim” dedi.
Başkan Gül, “Sen ne hakla içeriye gazeteciyi almıyorsun. Bu yetkiyi sana kim verdi?” diye sorunca devreye GATAB müdürü (yetkiyi veren) girdi.
GATAB Müdürü tartışmanın yaşandığı yere, yanımıza kadar gelip:
– Gazeteciler için yaka kartına gerek yok. İçeri alabilirsin! dedi.
Ben de, fırsattan istifade, (Bunların sağı solu belli olmaz. Daha önce de GATAB’ın bazı toplantılarına alınmamıştım) toplantı salonuna girdim.
Kemer Belediye Başkanı Mustafa Gül de bu sırada, “Benim için -Mustafa Gül, turizmci değil, onu içeri almayın kapıda dikilsin ben de kah kah gülerim- demişsin” diyerek, müdüre duyduğu bu sözü iletti ve “Ben de turizmciyim” dedi.
“Ben öyle bir şey söylemedim” diyen müdür bu sırada önünden geçmek de olan Başkan Gül’ün danışmanı Galip Çamlı’ya “Sen kimsin? İçeri giremezsin” demesi üzerine tartışma büyüdü.
Galip Çamlı ile GATAB Müdürü arasındaki tartışmaya orada bulunanlar da dahil oldu. İtişmeler yaşandı. GATAB Müdürü’nün yakın koruması olduğunu öğrendiğim bir şahsın da müdahalesi ile olay büyüdü. Polis devreye girdi…
Her şey böyle başladı…
Bunları yazmam gerekliydi…
Olay yerinde bulunmayan, hatta bu toplantıya gelmemesine rağmen, olayın bu yönüne hiç girmeden işine geleni, işine geldiği gibi aktaranların, durumuna da şaşırmadım!
GATAB anlaşılan, bu dönem de gündemden düşmeyecek…
Ne yazık ki, hizmetleri ve uygulamaya koyduğu önemli projeler yerine böyle tartışmalarla GATAB’ın anılmasına alışır olduk!
GATAB konulu dört yıldır süren yazılarım nedeni ile, basın listesinden Kemer Gözcü’nün silinmesi, toplantılara davet edilmemesi, GATAB Genel kurullarının basına kapatılması dönemi, daha dün yaşandı…
O toplantıda, kapıda yaşadıklarıma ben alışmıştım…
Başkan’ın bu sansür girişimine kayıtsız kalmayarak tepki göstermesini de siz okurların vicdanına havale ediyorum…
Başkan Gül’ün o tepki ile GATAB Müdürü’ne sarf ettiği söze gelince…
Hadi Başkan yaşanan gerilimin etkisi ile o sözü sarf etti.
Aynı GATAB Müdürü’nün ortada hiç bir neden yokken, Tekirova’daki gemi batırma organizasyonunda, GATAB çalışanlarının içinde bana sarf ettiği söze ne demeli..
Neticede ikisi de bir hayvan adı…
Ertesi gün o sözle ilgili bir köşe yazısı yazmıştım!
Müdür, şimdi beni daha iyi anlamışsındır sanırım…
Hatırlarsan, Antalya’daki gazeteci arkadaşlarıma “Ben espiri yapmıştım. Alınmış” demiştin…
Sen niye şimdi alındın?
29 Mayıs 2009