Zaman-zaman okurlarımızdan gelen yorumları da sizlerle paylaşmaya çalışıyorum…
İsmini iletisine eklemeyen bir okurumuzun dün gönderdiği bu yazı biraz karışıkta olsa yöre insanının dilinden turizmin geldiği noktayı!
Ve Gelinen nokta kadar gelinecek noktayı da özetleyen bir yazı;
Noktasına virgülüne dokunmuyorum;
“Bu turistler nerede?
Çocukluğumun en güzel anlarından bazı günleri de Kemer de geçti. Kemer o zamanlar köydü. Daha sonra benim ilkokul öğretmenim olacak olan İlyas Ümit ( o zamanlar İlyas amcam idi) Kemer’den evliydi. Hanımı da daha sonra öğretmenim oldu. Evlilikleri ise Döşemealtı Camilide olmuş. Zaten İlyas Hocam komşu Ilıca köyümüzdendi.
Beldibi’nin o eski ve bol virajlı yollarından Kemer’e varırdık. Portakal bahçeleri içinde Kemer. Köy daha doğru dürüst ne tesis var ne insan. bomboş sahiller. Her hafta sonu Kemer’e giderdik. İlyas Hocamlar yazlık olarak Kemer’de kalırdı. Keşke şu an Hikmet Hocamın kızlık soyadını da hatırlayarak Kemer’de kimlerden olduğunu aktarabilseydim. Belki Kemerliler İstanbul da Teşvikiye Hastanesinde başhekim olan abisinden hatırlarlar.
O zahmetli yolları giderek ulaşırdık Kemer’e. Biz çocukken Kemer ilçe oldu. turizm Antalya da yeni canlanıyor. Kale kapısının önü çift şerit o zaman. yolda tek tük turist görüp de “hello” demeye çalıştığımız zamanlar. Karaalioğlu Parkına piknik yapmaya gittiğimiz zamanlar. Halk ağzıyla Karaoğlan parkı. bilmem ki kaç kişi hatırlar şu an Kale kapısında bulunan İtfaiyenin yerinde Lunapark olduğunu.
Sonra yollar açıldı Kemer’e. Turistler canlandı. Antalya Alanya’dan Kaş’a kadar turist dolmaya başladı. Para belki bizi şımarttı ve ihanet ettik o portakal bahçelerine. Bu ayrı bir haykırış yazısı olmalı. Kemer daha köyken o Beldibi’nin daracık virajlı yollarında giderken tünellerden geçerken pencereyi açıp çocuk aklımızla avazımızın çıktığı kadar bağırdığımız zamanlar. İlyas amcalar babama gel şuradan sana da bir ev yatağı alalım demişler. Babam hayatı boyunca bir kere annemin sözünü dinlemiş. Şu an Kemer Çarşısının merkezinde bulunan ev yatağını almamış. Daha doğrusu parayı nasıl bulacakları konusunda anlaşamamışlar. Kabul etmek gerekirse annemin önerdiği yöntem daha mantıklı imiş.
Balayı için evlendiğimizin ertesi haftasında Çamyuva’ya gittik. Gece şöyle bir esnafı gezdim. sokakları dolaştım. Portakal bahçelerini uğruna feda ettiğimiz turistler neredeydi. Boş sokaklarda gezdik. HD yani “her şey dahil” diye bir şey var. Rus turistlerin kaldığı Phaselis Rose otelinde idik. Ruslar yemese bile masayı nasıl olsa “hd” den dolayı donatıyor bir lokma bile almadan kalkabiliyorlardı. O Rus turistlere dair bir özellik değil “hd” oldukça o müsriflik olacak. olacak da peki o malzemeleri satan esnaf nasıl para kazanacak. Hiç para harcamadan otelde her ihtiyacı karşılayabiliyoruz.
Peki bu masrafı oteller nasıl kazanıyor. Gölhisar’a dönünce Belek’ten ziyaretçilerim vardı. Ne kadar ucuza otellerin çalıştığını söyledi. Para nasıl kazanılıyor bu “hd” den ben anlamıyorum.
Anlamadığım bir şey daha var. O uğruna portakal bahçelerine ihanet ettiğimiz turistler. O Belek’in Manavgat Sorkun’un çam ağaçlarını feda ettiğimiz turistler bu sene nerede? Neden yoklar ortalıkta…
29 Haziran 2006