“Yıllarımı, eğitim ve öğretime emek vererek geçirdim…
Tek idealim, memlekette her zaman yaptığı hizmetleriyle sevgiyle anılacak bir insan olabilmekti..
Bunu da eğitim camiasına verdiğim hizmetle kanıtladığıma inandım..
Emekli olduktan sonra da memleket ve hizmet aşkı hiçbir zaman içimden çıkmadı!
“Bu beden ve beyin yaşadığı sürece hizmetle dolu bir yaşamı soluyacak” şiarı ile siyasete atılmam uzun sürmedi…
İktidar Partisi’nin çizgisini kendime yakın gördüğüm için, gelen taleplerin de bu yönde olması üzerine önce partimin aday adayı daha sonra da aday olamamam sebebi ile verilen bir başka görevde sizler için çalışmanın mutluluğunu yaşadım.
Diğer seçime kadar geçen süreçte, sizler beni kah ayaklarımda çizmelerle dağlar da iş makinelerinin yanında kah yalnız bırakamadığım halkın içinde sorunları dinlerken buldunuz…
Şahsıma sizlerden gelen teveccüh ile partimden yine belediye başkan aday adayı oldum..
“Bu defa olacaktı…”
Hizmetimi, Belediye Başkanlığı ile kentime daha faydalı olarak vermenin mutluluğunu yaşayacaktım…
Olmadı!
Bu defa hisseme partimden istifa düştü!
O süreçte, kentin kişilerin iktidarından kurtulması, topyekun bir ferahlamanın adımı olarak kenetlendiği adayın yanında olmam ısrarları üzerine, bu desteklemeyi hep birlikte yaptık!
Bana da oy potansiyelimin yüksek olduğu mahallede “Belediye Başkan yardımcılığı” görevinin verileceği açıklandı!
Bu söz seçimden sonra da yerine getirildi..
Belediye Başkan yardımcısıydım artık!
Gelin görün ki, bu kısa süreç içerisinde önce Belediye Başkan yardımcılığı anlamında verilen görevlerin bir çoğu birer birer elimden alındı…
Anlaşılan oydu ki, yalnızca verilen söz yerine getirilmişti..
Halkıma daha faydalı olacağım düşüncesi ile oturduğum bu koltuğun sanki üzerinde uzun uzun çiviler var…
Her oturuşumda beni seven insanların sıkıntılarına, üzüntülerine tanıklık etmek…
“Biz bu kenti mi yoksa ekibinizi mi kurtarıyoruz?” serzenişleri, yakarışları beni derinden yaralamaya devam etti…
Yoksa bu yol uzun…
Yapılacak çok şey var…
Ben kollarımı sıvamış hizmet aşkı ile çalışma yapmayı beklerken gördüm ki, o eller yapılmayan hizmetlerin, yapılan hataların, yanlışların listelerini yazar olmuş…
Benim yerime başkasını istedikleri açık!
Onlara uyum sağlayacak, bir emir eri düşündükleri gün gibi aşikar…
Bana yakışmıyor bu masa ve sandalyedeki resim!
Bunu iyice anladım!
Kısa sürede bu yoldan dönüşüm sizi şaşırtmasın..
Ben bu kentin sevilen hocası olarak kalmaya devam etmek istiyorum..
Bu nedenledir vazgeçişim…
Bu nedenledir istifa edişim..
Bu gidiş, Belediye’de kalktığım koltuğa hazırladıkları insanı oturtma telaşında olanları sevindirmiş olabilir..
Benim üzüntüm ise ayrılmam değil o koltuktan…
Verdiğimiz mücadelenin sonunda, oy istediğimiz insanlara, “Hata etmişiz” demekte ki zorluk dostlar…
İşte gidiyorum…”
Bu satırları okuyanlar..
Yoksa bu açıklamayı Turhan Anatürk mü yaptı? Sorusunu aklılarına getirebilir…
Turhan Anatürk’le hiçbir alakası yok!
Bu yazı sonrası bana telefon açıp kızacaktır. Eminim…
Bu yazı da şu “Aman petrol! Canım petrol” yazımdaki Yunanistan’da yaşanan bir olayla ilgili..
Kemer değil yani…
Uzaktan yakından Kemer’le ilgisi yok değerli okurlar…
Oranın belediye başkan yardımcısı böyle bir açıklamanın ardından basmış istifasını…
Belediye Başkanı ve ekibi çok sevinmiş bu duruma…
Türkiye’den kına sipariş etmişler…
Bunu da o hikayeyi anlatan arkadaşım aktarmıştı!
Yine benzer bir tabloydu.
Ben de resmedeyim dedim!
Hikaye bundan ibaret!..
Sözün bittiği yer
“Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal, daha iyi… Gandi”
05 Ekim 2009