Kemer, Cuma günü Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın ziyareti ile büyük bir hareketlilik yaşamıştı…
Bakan’ın ardından ise altı çizilecek olan sözleri kaldı!
Cuma günü yayınlanan köşe yazımın sonunu özellikle taleplerin buluştuğu noktada toplamıştım; “Para-para-para”
İşte, bu nedenle basına kapalı olarak Türkiz Otel’de düzenlenen toplantının ardından Bakan Günay’a bu soruyu yönelttim…
“Genel olarak sorunlar altyapıda düğümleniyor. Sorunların aşılması için ise para lazım. Bakanlık olarak altyapıya maddi yardım yapacak mısınız?”
Bakan’ın yanıtı ise gayet açıktı;
“Kültür ve Turizm Bakanlığı bir yatırım bakanlığı değil. Bakanlığın ciddi bir maddi destek yapması zor”
Daha açığı Bakanlıktan para beklemeyin!
Şimdi ne olacak?
Biz dışarıda beklerken içerde GATAB Başkanı Yusuf Üras’da aynı talebi iletti Bakan Günay’a…
“Para lazım…”
İçerdeki yanıtı bilmiyorum ama dışarıdaki çok açıktı!
Turizmciler ve Belediye Başkanı Şeker’le, Topaloğlu’da GATAB’a yüklendi…
Özellikle Göynük’lü turizmcilerin beklentisi ve beklentiyi karşılamayan GATAB’a tavrı “Bizim Sokak” toplantıları ile gayet açıktı…
Aynı tepki toplantıda iletildi..
Sonuç ortada..
GATAB, Bakanlıktan ciddi bir destek bulamayacak…
Kemer, altyapı sorunlarını kendi içinde çözmek zorunda!
Bu nedenle de GATAB Başkanı’nın Belediyeler ve turizmcilerle köprü kurması zorunlu..
Yoksa Kemer’de gelecek de alt yapı anlamında önemli projelerin hayata geçmesi yalnızca bir hayal ürünü olur!
***
Bugün, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşının İstanbul’dan Ankara’ya yola çıkarılmasının yıl dönümü….
Hafta sonu internet adresime “İçimizde Yaşıyor” başlıklı bir sunum geldi.
Bir duygu nehri gibi…
Her zaman içimizde yaşıyor…
Atatürk’ün naaşının taşındığı günün fotoğrafları eşliğinde Orhan Seyfi Orhon’un o etkileyici şiiri;
Gidiyor, rast gelmez bir daha tarih eşine, /Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine.. Gidiyor, onsuz olan kudreti sığmaz akla, /Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla..
Gidiyor, izleri üstünde birikmiş yaşlar, /Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar..
Gidiyor, harbin o korkulu aslan yelesi,/Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meşalesi..
Yine bir devir açacakmış gibi ne başta o var, /Hıçkıran seste o var, sessiz akan yaşta o var..
Siliyor, ruhunun ulvisi fani etini /Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini
Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça /Büyüyor, gitgide gözlerden uzaklaştıkça.”
18 Kasım 2007