Biz toplum olarak en çok kendimize zarar veriyoruz!
En çok içimizi yakmayı, yada yanı başımızdakileri yakmayı beceriyoruz!
Tek kavgamız kendimizle…
Yanı başımızda ormanlar cayır-cayır yanarken, gazetelere telefon açıp, “Artık, piknikte mi yapamayacağız?” diye sorabiliyoruz!
Olympos’ta…
Hemen o ağaç evlerin karşı tarafındaki dağdaki yangında ellerinde küreklerle birkaç tatilci vardı…
Hortum tutmaya gelmişler…
Orada yaşayan vatandaşlar neredeydi?
Yok!
Tatilciler isyan ediyordu!
“Köylüler nerede?” diye..
Denizde güneşlenen diğerleri, “Yangın buraya da sıçrar mı? Daha tatile yeni gelmiştik!” diyebiliyor!
Mecburen camiler devreye giriyor sonra…
Hocalar, Cami minarelerinden vatandaşa sesleniyor!
“Yangın bölgesine gidin!” diye…
Bi zahmet gidiverin!
Lütfedin!
Çok ilginç bir yapımız var!
Araştırılması gereken enteresan bir anatomimiz var!
Genlerimiz “Devlet sevk ve idaresine” alıştırılmış!
Padişahlıktan da önce..
Beylik döneminde de…
Bizi sevk ve idare edecek birilerini aramışız hep!
“İşte geldi!”, “Bizi çekip çevirsin” demişiz!
Düşünün bir kere, Kemer’de çıkan orman yangınlarının büyük çoğunluğu TEDAŞ’ın tellerinden yada iletim hatlarından meydana gelmiş!
Bu durumu normal karşılamışız!
Doğal afet gibi..
Ha yıldırım düşüp yanmış ha Tedaş’ın telleri yakmış!
Aynı!
Devlet nasıl olsa söndürür demişiz…
Sonra da yangın söndürme araçlarını taşlamışız!
Manavgat’ta, Olympos’ta, Kemer’de….
Antalya’nın herhangi bir ilçesinde vatandaşlardan kurulu, sivil ve gönüllü yangın timlerinin varlığından haberdar mısınız?
Yok!
Araştırın Avrupa ülkelerini…
Avrupacı yazarlar, araştırıp yazsın!
Kıyaslasın!
Ülkemizde kaç tane yangına müdahale için hazır bekleyen sivil yangın ekipleri var?
Hem de her yanı ormanlarla kuşatılmış kentler bunlar….
Ama…
Yangına koşanlar da var..
Bu ülkede canını hiçe sayıp patlayan bombanın ardından orada can çekişen insanlara yardım için giderken pusuya düşenler de var…
Başka hangi ülkede bombanın ardından kaçmak yerine olay yerine koşan insan görürsünüz?
Bu bizim ironimiz…
Değişen değerleri olan insanlarla değerlerini yaşatan insanların var olduğu bir toplumuz!
Geçen gün Olympos’ta yangın alanlarına koştuğu için yaralanan tatilciler de vardı!
Ama özellikle Olympos yangınını yakından takip ettiğim için biliyorum!
Toplumsal duyarlılık sıfırdı!
Bırakın yeşilin mahvoluşundan kahrolmayı, ekmek paraları yanarken, yangını hiçbir şey yapmadan izleyenleri de görmüş olduk!
Yazık!
Çok yazık!
****
Dün gazetemize Tedaş’tan bir telefon geldi!
Telefonu açan görevli arkadaşımıza, Tedaş’tan arayan şahıs, bir telefon numarası sormuş!
“Biz de yok” yanıtı üzerine basmış fırçayı!
Özelleştirmelere karşı olan benliğim bu tip memur zihniyeti karşısında tamamen çözülüyor!
Kibar olmayı külfet sayan bir anlayışın hala egemen olduğunu görmek acıtıyor içimizi!
Sözün bittiği yer
“12 yaşındayken, babamla ava çıktık ve bir kuşu vurduk. Kuş orada yatıyordu ve o sırada aklıma bir şeyler çarptı. Neden bu sabah uyandığımda benim kadar mutlu olan bu yaratığı öldürmeye eğlence diyoruz?”
05 Ağustos 2008