Shakespeare’in tarih sahnesinde yer etmiş, altın değerinde bir sözü vardır…
“İktidar dalkavukluktan hazzetmeye başladığı zaman, şeref daima ayaklar altında ezilmiştir.”
Her dönem bu böyle olmuştur…
Kaçınılmazdır…
Dalkavukluk öyle bir meziyettir ki, tarihin her döneminde, kendisine önemli bir yer edinen namı değer dalkavuklar vardır…
Bu dalkavuklar, iktidar sahiplerinin eteğindedir…
Buyruk altındaki şarlatanlardır aslında…
Ama maalesef bir çok dönem, namı değerler arasına girip, iktidarları titreten depremlere sebebiyet vermişlerdir…
“Dalkavuklar, menfaatleri uğruna insanlık haysiyetlerini korumayan, doğruluğa önem vermeyen kimselerdir.Kendi çıkarları için doğru olmayan şeyleri, başkalarının zararına olsa bile, yapmaktan ve düşünmekten geri kalmazlar; böylece kendilerine faydası dokunacakların daima hoşuna gidecek yolu bulmaya çalışırlar.” (Dalkavuğun anlamı)
Maalesef ülkemizde bu bir meslek haline gelmiştir…
Onları Kralların da, sultanların da, Başbakanların da, Başkanların da yanında bulursunuz..
Her devrin adamlarıdır…
‘İktidar yalakaları’ diye de nam salmışlardır…
Yalanı, doğru gibi sunmakta üzerlerine yoktur…
Kemer’de de durumun bundan farkı yok…
Kazanan tarafa meyil verir…
Dalkavukluklarından yıkılan iktidarların karşısında oluverirler…
Hem batırır, hem de iktidar yapar görünürler…
Her cenazede ilk onların timsah gözyaşlarını, her başarıda ilk onların alkışlarını duyarsınız…
Ucuzdurlar…
Parayla alınıp-satılırlar…
Dertleri ya bir kaçak inşaattır…
Yada yardakçılarına menfaat sağlamak…
Seçim dönemleri ortalığa çıkarlar..
Onları hemen her toplantıda görürsünüz..
Aklıselim olanlar, onları bakışlarından tanır…
Salyalarından menfaatle birlikte hiçlik akar…
Vatan-millet menfaati onların umurlarında olmaz..
Dünya aşıklarıdır…
Tek dertleri dünyalıktır…
Din, ahlak, insan sevgisi, erdem gibi değerler onların defterinde yer almaz…
Ucuz halk pazarında kullanılmış kıyafet satar gibi, insan satarlar…
Kemer’de bu tanıma uyan çok insan var…
İktidar indirip timsah gözyaşı döken, sorumluluğu sattıkları insanlara biçen bu insanları çok defa kaleme aldım…
Hatta, Kemer Belediyesi için verdiğim bu misale uyanlar, saldırıya geçmişti!
‘Kraldan çok kralcılar’ başlığı ile kaleme aldığım yazıya, doğal olarak alınan bu tipler, bize dokuzuncu köyün adresini tarif etmiş, küfürlerini her ortamda dile getirmişlerdi…
Şimdi, aynı hastalık var kazananların yanlarında…
Ellerinde şırıngalarla hastalık aşılıyorlar…
İşleri var gibi görünmek için kaçak dükkan tabelalarına yazdıkları şirket isimleri, bir de hamili yakınımdır, kartları var ellerinde…
Bu dalkavuklar, bana da bir söz yazmışlar…
Kendileri çalıp kendileri oynarlar bu sözle..
Ellerinde kanıt diye gösterdikleri yalanlarla, tuz döktüğüm yaralarının acısını çıkarma derdindeler..
Siz devam edin…
Kayaların üzerindeki toz gibi..
Birkaç gün daha çalınır sazınız…
Sonra en fazla ellerinizde kına olur…
Kim olduğunuzu şimdilik bir çok insan biliyor…
Yakında siz zarar verdikçe iktidar sahipleri de öğrenir…
Kaybeden diğer başkanlar gibi…
Sözün bittiği yer
“Memleket işlerinde, ulus işlerinde, gerçek işlerde, hatıra ve dostluğa bakılmaz. Manevi kuvvet, bilhassa bilim ve inançla yüksek bir biçimde gelişir. İçtenliğin dili yoktur. İçtenlik açıklanamaz. O,gözlerden ve alınlardan anlaşılabilir. İnsaf ve merhamet dilemekle ulus işleri, devlet işleri görülmez. İnsaf ve merhamet dilemek gibi bir prensip yoktur. Türkiye’nin gelecekteki çocukları bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdır. Her ne biçimde olursa olsun, hizmet edenler ulustan, büyük ödüller beklerse doğru bir davranışta bulunmuş olmazlar… Mustafa Kemal Atatürk”
21 Nisan 2009