CHP İlçe Başkanı Salim Uysal’ın dün gazetemizde yayınlanan açıklamasını okumuşsunuzdur…
GATAB’ın Tekirova’da yer alan arıtma tesisinden akan “Pis suyun” Tekirova’da yaşayan vatandaşların denize girdiği halk plajından denize bırakıldığını açıklamıştı Uysal…
Haberlerimize ve yorumlarımıza karşı sessiz kalan, sinirlenince suç duyurusunda bulunan GATAB Başkanı Yusuf Üras’dan bu konuda da bir karşı açıklama gelmesini beklemiyorduk!
Ancak, Üras yerine bir GATAB çalışanı sarıldı telefona…
GATAB Tekirova Arıtma Tesisi sorumlusuymuş!
Açtı ağzını yumdu gözünü…
(Beni kardeşi gibi seven Yusuf Üras’ın, adını yazdığım takdirde bu çalışanına kızabileceği düşüncesi ile yazmıyorum!..)
Arıtma tesisi çalışanının benimle yaptığı konuşma özetle şu şekildeydi; “Siz bu arıtılan suyun pis su olduğunu nasıl yazarsınız? Arıtılan su pis su olur mu? Siz bu haberi nasıl yaparsınız!….”
Bu su o kadar temizmiş ki içilebilirmiş bile….
Bu açıklamayı gazetede nasıl yayınlarmışız!
Arıtılan suya pis su denen açıklamaya gazetemizde nasıl yer verirmişiz!
Birlik çalışanı bize mesleğimizi öğretme telaşında!
Okurumuz olduğunu ve gazetemizi takip ettiğini söyledi!
Neden okurumuz olmadığını kısaca özetleyeceğim…
Bu vesile ile arıtılan su hadisesine de girmiş olalım!
Sinirli haliniz münasebeti ile beni dinleme duyarlılığını sergileyemediniz…
Buradan sizin aracılığınızla bu konudaki görüşlerimi yinelemek ve içilir diye adlandırıldığınız sudan önce bir yudum içmenizi öneririm!
Vatandaşı böyle kandırırsınız ama bizi değil!
Başta şunu söylemeliyim eleştirmeniz güzel…
Yaptığınız meslekle ilgili duyarlılığınızda öyle…
Ancak “sinirle kalkan zararla oturur” diye bir ata sözü vardır!
Sizde çok sevdiğiniz GATAB başkanı Üras gibi asabi olmayın!
Önce sakin olun…
Sonra araştırın!
Vatandaşın hakikaten bir mağduriyeti varsa bunu dile getirin…
Ama bize değil…
Amirinize, müdürünüze aktarın…
Aksi bir durum söz konusu ise Müdürünüze bildirin..
Gerek Avukatı kanalı ile gerekse direkt olarak bir düzeltme yazısı yollar…
Yada isterlerse Savcılığa hakkımızda suç duyurusunda bulunur….
“Arıtılan su temiz sudur ve denize rahatlıkla bırakılır” mantığınıza gelince…
Bir arıtma çalışanında böyle bir cehalet olması üzücü…
Bu su o kadar temiz olsa binlerce YTL para ayrılıp neden “Derin deşarj hattı” yapılıyor?
Ne gerek var o zaman öyle değil mi?
Plajlarda insanlar bu arıtılan suyun içinde yüzer…
Sizinde dediğiniz gibi isterse içer…
Memba suyu ya…
Daha iki gün önce gazetemizin manşetinde Deniz Ticaret Odası Antalya Şube Müdürü Cüneyt Koşu’nun açıklamasına gazetemizde yer vermiştik…
Ne diyordu sayın Koşu; “Bunun için biyolojik arıtma tesisinde her türlü işlemden geçmiş suyun insan yoğun bölgeden belirli bir mesafede uzak kalması lazım. İnsan yoğun bölgeye gelmemesi lazım. Çünkü, hala insan sağlığını tehdit edecek, biyolojik tehdidi taşıyor. Bunun da “T90” değeri denilen bir açıklaması var. Akıntıya ve rüzgara göre bir, bir buçuk saat sonra insan yoğun bölgeye gelirse o tehditten arınmış oluyor. Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir, arıtma bir bütündür, pis suyun girdiği çanaktan en uygun noktadan, uygun şekilde, en uzak noktaya arıtılmış bir şekilde bırakılması lazım. Karadaki tesisi denetlemek çok kolay. Teknik elemanlar görünen kısmı rahatlıkla kontrol edebilirler. Sorun denizde başlıyor”
Şimdi, biz size mı inanalım, yoksa Uluslararası sağlık örgütlerinin T90 değeri denilen ve insan sağlığına tehdit unsurlarını kapsayan açıklamalarına mı?
Ben iyi niyet sergileyerek sizi Yusuf Üras’ın aratmadığını düşünüyorum!
Umarım öyledir…
27 Nisan 2007