Belediye seçimlerinde büyük ölçüde siyasi partiler yerine isimler ön planda olur. Özellikle, iş başında olan belediye başkanı, halkın takdirini kazanan çalışmalara imza atmışsa ve vatandaş tarafından bu yönü ile benimsenmiş ise, ön plana çıkaracağı olgu siyasi partinin logosu değil ismidir…
Çünkü, zaten ismi, parti markasının önüne çıkmıştır!
Seçmen, o belediye başkanını partisiyle anmaz!
İsmiyle anar!
Ve bu isim, siyasi partiler içinde önemli bir yere sahip olur!
Kapı-kapı parti gezmesine gerek yoktur!
İdeolojisi ile uyumlu, gönül verdiği bir siyasi partinin bayrağını çıkarır, sallar!
O kentte seçimi kazanmak isteyen, siyasi partiler için de aranan bir isim olur…
Bu bir vizyon meselesidir…
Özellikle birden fazla dönem, görevde olan bir belediye başkanının, ağırlığı olan bir yerel siyaset adamının erdemlilik meselesidir!
Siyasi partilerle görüşmesini yapar…
Kararını verir!
Hatta o siyasi parti tek başına iktidar da olsa, restini çekebilecek güçtedir!
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’nın yaptığı gibi…
Bir de, parti kapısında beklemek vardır!
10 yıldır başkan olsan bile parti-parti gezmek, “Ne olur beni aday gösterin” yakarışında bulunmak meselesi vardır!…
Bu duruma düşmek, yada düşürülmek bir belediye başkanı açısından son derece üzücüdür!
Düşündürücüdür!
Hatta o belediye başkanı bir partiye geçip diğer siyasi parti için atıp tutuyorsa, sonra da o atıp tuttuğu, yerden yere vurduğu siyasi partinin kapısını çalmak durumunda kalıyorsa, bunun altında başka şeyler ararsınız!
Bu insanın durumundan kuşku duyarsınız!
Çünkü, bu bir hazım meselesidir…
Herkes bu durumu hazmedemez…
“Dün dündür, bugün bugündür!..” sözünü, eski tozlu raflardaki lugatlar sözlüğünden çıkarıp okumayı becermekle bu iş olmaz!
İlkeli bir siyaset adamının yapıp, vatandaşın önüne servis edeceği böyle bir yemek demode olan bir yalanı süsleyip-süsleyip yeniden söylemekten farksızdır…
İlkeli siyasetçi, durduğu yeride, konumunu da, ağzından çıkan her sözü de, iki kere düşünüp söyler…
Kulağının duyacağı sözleri eder!
Zaten böyle marka olunuyor!
Hizmetlerin, yapacaklarının teminatı, duruşun, siyasi kimliğin, erdemliliğin, yarınlara umutlu bakışın sembolüdür…
Ama yok!
Hizmetinden kuşkun varsa.
Yaptığın işlerde sorun varsa.
Adımlarında karışıklık varsa.
Sokağa çıktığında güneşin sıcaklığından yanıyorsan.
Güçlü bir siyasi partinin şemsiyesinde güvende olma ihtiyacı duyarsın!
Bu durak son duraktır!
Ama, unutmamak gerekir, o partilerde, kapıda bekletip, son anda şemsiyeyi çekip almak da vardır!
Hatta o lugat sözlüğünde şapkanın düşüp kelin görünmesi sözü de vardır!
Sözün bittiği yer
“Ne zaman bir insan size alın teriyle zengin olduğunu söylerse ona sorun: Kimin alın teriyle? – Don Marquis”
02 Aralık 2008