Kemer’den söz açıldığında “Türkiye’nin ilk planlı turizm kenti” olması vurgulanır!
Öyle ya bu kent ilktir, planlama anlamında…
Yalnızca turizm düşünüldüğünde!
İlk planlı turizm kenti olması Kemer’in ruhundan önemli değerleri söküp almıştır!
Her şey turistik bir anlayışa göre rakamlandırılmış..
Para, her türlü sosyal değerin üstünde tutulmuş!
Kar etmeyen dükkanlar başka hangi kentte 50-60 bin avroya kiralanabilir?
Ve bu dükkanlarda ne satılır?
Turistik ihtiyaç malzemeleri…
Kemer’de yaşayan insanların, insanca yaşamalarını sağlayacak neler var?
Kültür merkezleri, sinema salonları…
Kalaycılar, kilim ören, ayakkabı tamir eden, terzilik yapan insanlar ne kadar?
Belki bir, belki iki…
Belki de hiç yok!
Neden?
50 bin avroluk bir dükkanda, yaz-kış yaşayan insanlara yönelik hizmet veren bir zanaatkar çalışabilir mi?
Halka hizmet edecek dükkanlar ayakta kalabilir mi?
Hayır!
Yaz sezonunun artık sonlarına geliyoruz!
Geçen sene olduğu gibi bu kışta otellerin büyük çoğunluğu kapılarına kilit vuracak!
Yaz umudu ile kalmak isteyen esnaf bankalara koşup alabilirlerse kredi alacak…
Otellerden ayrılan turizm emekçileri beş ay süren boşlukta yaşam savaşı verecek..
Burada binlerce insandan bahsediyoruz!
Turizmin gülen sevimli yüzünden değil, arka kapısından…
Bu kış insanlar yağmur altında penceresinden bakacak boş sokaklara…
Ayakkabısını yaptırmak, yırtılan kıyafetlerini diktirmek için Antalya’ya gitmek zorunda kalacak…
5 YTL dolmuş parasıyla…
Gidiş-geliş 10 YTL…
Terziden çok minibüse ödeyecek…
Öyle ya, minibüslerde turistik amaçlı!
Onlarda turiste göre tarife belirliyor!
Yıllardır yazıyorum..
Bu ruhu kazandırmak için en büyük görev Belediyelerin diye..
Ama onlar da dükkanlarını çarşıdaki fiyata satıyor!
Onlar da sosyal yaşamı değil, alamayacakları parayı düşünüyor!
Belediye var olan dükkanları daha az kira ile, seramik sanatçısına, terziye, ayakkabı tamircisine, ressama, kitapçıya, yalnızca halka hitap edebilecek bir zanaatkar yada esnafa veremez mi?
Yok!
Mantık aynı çünkü..
Mantık yalnızca daha fazla para kazanma hırsı!
Kiracı bulmak değil…
Ufacık dükkanları rant kapısı haline dönüştürmek!
Sonra bir bakmışsınız…
Gecenin bir vakti, kiracı paranızı ödemeden firar etmiş..
Elektrik ve su borcu takıp!
100 bin YTL’ye dükkanı verirsen kiraya, “Para kazanırım” diye gelen adam kirayı veremediği gibi diğer borçları da takıp kaçar!
Sonra “Tek derdimiz kiracı” dersiniz…
Ama, bu dizi tekrar eder “Arkası yarın” gibi…
Ancak, bir yerde bu film bitecek!
O zaman yaşam alanlarının ruhunu, sosyal yaşamın anlamını, para kazanma hırsı ile satan mal-mülk sahipleri şapkalarını önlerine koyup düşünmeye başlayacak!
Kemer’de doğup-büyüyen binlerce minik çocuk, sosyal alanlar sıkıntısı yüzünden, ya internet kafeler de yada evlerine kapanarak öldürüyor değerli zamanlarını…
Bu erozyonu yaratanlar, Kemer’in sosyal kazancını ranta dönüştürenlerdir…
Ve bu duruma seyirci olan Belediyelerdir!..
7 Ekim 2007